Şehir yönetiminde iyi yönetişim ilkelerine önem verilmeli

WRI Türkiye Sürdürülebilir Şehirler Yönetim Kurulu Başkanı A. Canan Ediboğlu, KSS Türkiye Dergisi’nin Kasım 2016 sayısına şehir yönetişimi ve kentlerde yaşam kalitesine ilişkin röportaj verdi.

“Şehirlerimizi ve oralarda yaşayan insanlarımızı daha iyi anladığımız ölçüde, onlara yaşamlarını iyileştirecek yenilikçi ve sürdürülebilir çözümler sunmamız da mümkün olacaktır.”

WRI’ın globaldeki ve Türkiye’deki güncel şehircilik uygulamalarından / projelerinden söz eder misiniz?
WRI (Dünya Kaynakları Enstitüsü) Sürdürülebilir Şehirler programı, şehirlerde üç ana sorun üzerine odaklanıyor; sıkışıklık, plansız büyüme ve verimsizlik. Bu sorunlara da çözümlerimiz üç ana başlıkta toplanıyor: Kentsel hareketlilik, kentsel büyüme ve kentlerde enerji verimliliği.
Meksika, Brezilya, Çin, Hindistan ve Türkiye merkezlerimizde farklı disiplinlerden uzmanlarımız, gerçek bir değişim yaratmak için politikaların gelişimine katkıda bulunmaları ve programlara etki etmeleri şehirler ölçeğinde projelere teknik destek sağlamak için davet ediliyorlar. Örneğin, Hindistan ekibimizin çalıştığı Delhi şehri için geliştirilen ilk ulaşım odaklı kentsel planlama politikası (ToD), ulaştırma ana planın bir parçası olarak kabul edildi. Meksika ekibimiz, federal hükümetin, toplu ulaşım sistemleri ve proje uygulamalarını bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmesine katkıda bulundu. Meksiko-City için bina verimliliği standartlarının oluşturulmasına destek verdi.
Çin’deki ekibimizin Chengdu şehri için geliştirdikleri düşük karbonlu çözümler raporu, tüm şehirlerde geçerli olacak, Çin devletinin yeşil büyüme politikasının temelini oluşturuyor. Türkiye’de ise bisikletli ulaşımın doğru tasarlanması ve planlara dahil edilmesi için on bir şehirle çalışmalar yürüttük. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın isteği üzere, bu yıl Adana’da diğer şehirlere örnek olarak sunulacak bir tasarım ve plan örneğini hazırladık. İstanbul’un Tarihi Yarımadası üzerine yaptığımız “Kamusal Alanlar ve Yaşam Alanları, Herkes için Erişilebilir Kent İstanbul” ekibimiz, çalışmalara gönüllü olarak destek veren bir yönetim kurulumuz var. Türkiye’deki merkezimiz yaşam kalitesini yükseltmek için dünyada uygulanmış başarılı örneklerin şehirlerimize tanıtılmasını sağlıyor ve sürdürülebilir çözümlere odaklanıyor. Ana çalışma konularımız, kent içi ulaşım ve kentsel planlama. 2016 yılı itibariyle kentlerde enerji verimliliği konusu da çalışma alanımız arasına girdi. Bu yıl bina verimliliği alanında teknik destek vermek ve yerelde kapasitenin iyileştirilmesini sağlamak için Eskişehir’de bir projeye başladık. Birleşmiş Milletler’in Sustainable Energy for All girişimi kapsamında
geliştirilen, pek çok farklı ülkeden şehrin ve özel sektör ve sivil toplum kuruluşunun yer aldığı bu projeye ülkemizden de bir şehrin de katılmasından dolayı çok mutluyuz. Özetle, WRI olarak Dünyanın ve Türkiye’nin değişik kentlerinde yaşam kalitesini yükseltmek için birçok projeyi ya bizzat yürütüyor ya da destekliyoruz.
Programımız, ayrıca, sürdürülebilir kentleşmeye yönelik uluslararası gündemin belirlenmesi ve yönlendirilmesi konusunda C40 Cities Climate Leadership Group, ICLEI
Local Governments for Sustainability, 100 Resilient Cities, Asya Kalkınma Bankası ve Dünya Bankası ile ortak çalışmalar yapmakta. Son olarak, Habitat III konferansı sonrasında yayımlanacak ‘Yeni Kent Gündemi’nin şekillendirilmesine katkıda bulunduk.
Picture1
Yaşanabilir şehirleri var edebilmenin ve sürdürülebilir kılmanın aşamaları / gereklilikleri nelerdir?
Yaşanabilir kentler derin ve çok boyutlu bir konu… Farklı bilimsel alanların birlikte çalışmasını gerektiriyor. Yaşanabilir şehirler dediğimiz zaman, bu kavramla birlikte aklımıza bir takım sorular da geliyor. Yaşanabilir kent nedir? Neye benzer? Sizin yaşadığımız şehir ne kadar yaşanabilir bir şehirdir?
Yaşadığınız şehirde neleri değiştirmek istersiniz? Şehirlerde yaşam kalitesi nasıl yükseltilebilir? Bu alanda en başarılı örnekler nelerdir? 
Bunların hepsi yerinde ve sorulması gereken sorular. Yanıtlar ise toplu taşıma, mobilite, güvenlik, erişebilirlik, kamuya ait alanlar ve kamu sağlığı gibi kent yaşamının temel konularını kapsıyor. Kentsel yaşam kalitesinin güçlü toplu taşıma ağına, bisiklet yollarına, trafikten arındırılmış caddelere ihtiyacı var.
Kaliteli yaşam için mimarinin insan ölçeğinde tasarlanması, kentsel dokunun merkezi canlandırmak için kullanılması ve halkın pazarlar, festivaller, açık hava etkinlikleri, kafeler ve diğer sosyal hayat platformları için bir araya geldikleri kamusal alanların yaratılması gerekiyor.
Ben şehirlerin geleceğinin, insanlığın geleceği için anahtar olduğuna inanıyorum. 2050 itibarı ile dünya nüfusunun üçte ikisinin şehirlerde yaşayacağı tahmin ediliyor. Dünyada her ay Madrid büyüklüğünde bir şehir ortaya çıkıyor. Kentleşme hiç kuşkusuz ekonomik büyüme, sosyal ve siyasi gelişme, bilimsel ve teknolojik ilerleme anlamına geliyor. Ama bu süreç iyi yönetilemediği takdirde yoksulluk, sosyal dışlanma ve çevre tahribatı doğabiliyor. İnsanların kentlerde güvenlik içinde ve sağlıklı yaşatılmaları 21. yüzyılın en zor kamusal görevlerinden biridir. Başarıyla hayata geçirmemiz gereken temel kavram sürdürülebilir kentleşmedir. Şehirlerimizi ve oralarda yaşayan insanlarımızı daha iyi anladığımız ölçüde, onlara yaşamlarını iyileştirecek yenilikçi ve sürdürülebilir çözümler sunmamız da mümkün olacaktır.
Sorumlu şehirciliğin, Türkiye özelindeki yakın gelecek eylem planı nasıl olmalıdır?
Her şehrin farklı bir dokusu ve kültürü var, önce o dokuyu ve kültürü anlamak ve dokuyu bozmadan şehri geliştirmeye odaklanmak gerektiğini düşünüyorum. Ulaşımın sürdürülebilir olduğu, yeşil alanların korunduğu ve genişletildiği, her vatandaşın, şehrin sağladığı istihdam imkanlarına, sağlık, ulaşım, kültür ve benzeri hizmetlere erişiminin sağlandığı bir şehircilik yaklaşımı yerleşmeli.
Şehir yönetiminde iyi yönetişim ilkelerine önem verilmeli; şeffaf ve hesap verebilir bir yönetim yapısı ve vatandaşın karar süreçlerine dahil edilmesi, şehir ölçeğinde geliştirilen projelerin fayda-maliyet analizlerinin kamu ile paylaşılmasının da sorumlu şehircilik için temel olduğuna inanıyorum.
‘‘STK’lara yönelik yanlış bir algı var’’
Ülkemizde maalesef sivil toplum kuruşlarına bakış açısında bir sıkıntı var; o da bu tarz kuruluşların emekli olduktan sonra çalışılan ya da oyalanmak vakit geçirilen bir işmiş gibi görülmeleri. Bu yanlış algı ne yazık ki çoğu yetenekli insanı bu tarz kurum ve kuruluşlardan uzak tutuyor; bu kuruluşlardan çıkan fikirler ve hayallerin çeşitliliği azalıyor, bunların gerçekleşme süreleri uzuyor. Hâlbuki dünyamızın bu kritik gidişatı incelendiği vakit bu tarz kuruluşların olumsuzlukları giderme ve hepimizin ortak olduğu dünyanın daha yaşanılabilir bir yer olmasında ne kadar önemli bir yere tuttuğunun, geleceğimizi kurtaran fikirlerin de bu tarz yerlerden çıkacağının artık farkına varılması lazım.
Bu tarz kurumlarda çalışmanın içsel hazzına vurgu yapmak istemiyorum. Bu biraz da bencilce görünen hazdan ziyade topluma, dünyaya, insanlığa faydalı bir iş yapmanın öneminin altını çizmek istiyorum. Sivil toplum kuruşlarında çalışanlara ve bizim gibi gönüllülere şu sıralar her şeyden fazla ihtiyacımız var.
Mill’in de felsefesinde bahsettiği gibi hareketlerimizin en önemli amacı mutluluğa yönelik olmalıdır ama bu kişisel bir mutluluktan ziyade toplumsal bir mutluluktur, bunu
unutmamalıyız. Bu tür mutluluğun bilincinde olan ve bunun için burada mücadele eden ekibimizle ne kadar gurur duysam az. Bu tarz kurumlardan çıkacak önemsiz görünen bir fikrim bile en azından bizde bu paylaştığım hayallerimizin de ötelenmesine ya da gerçekleşmesine mani oluyor.