Şehirlerimizi Yaşanabilir Hale Getirmek

Daha önceki yazılarımda da değindiğim gibi insanoğlu olarak durdurulamayan nüfus artışımız söz konusu. Dünyadaki trende bakıldığında, 2011-2015 yılları arasında Japonya ve bazı Avrupa ülkeleri haricinde nüfusumuz istikrarlı bir şekilde artmakta. Bu nüfus artışının önlenemez sonucu olarak da büyük bir hızla kırsalı terk edip şehirlere taşınıyoruz.

Dünya Bankası’ nın 2014 verilerine bakıldığında Türkiye nüfusunun yaklaşık olarak %73’ ü şehirlerde yaşıyor ve bu oranın 2030 yılında %80’i geçmesi beklenmektedir. Şehirlere göç ettikçe yolları, sokakları, binaları, evleri, parkları, otoparkları, taşıtları, atık alanlarını doldurmaya devam ediyoruz. Bunları doldurmaya devam ettikçe de endüstri, inşaat, ulaştırma, gıda ve enerji sektörünün daha fazla yatırım yapması için iştahlarının kabarmasına da katkı sağlıyoruz. Şehirlerimize bu katkıyı sağlarken de ekonomik olarak gelişmekte olan bir ülke olarak, sürdürülebilir kalkınma hedefleri kapsamında üzerinde durulan yoksulluk, iklim değişikliği, verimsiz enerji üretimi, ekosistem tahribatı, aşırı kaynak kullanımı ile gıda ve su sıkıntısı gibi sorunlar ile karşılaşıyoruz.

Endüstriden, inşaata, ulaştırmadan gıdaya bütün sektörlerde üretim ve hatta tüketim için gerekli olan enerjinin arz ve talebinin karşılanması için yapılan çalışmalar iklim değişikliğine neden olan birincil nedendir.

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA)’nın Dünya Enerji Hedefi 2014 özet raporuna göre enerji talebinin 2040 yılına kadar %37 artması beklenirken, elektrik ihtiyacının ise %80 artış göstermesi beklenmektedir. Bu enerji talebi ve elektrik ihtiyacının ana nedeni de şehirler olacaktır.

20108134909_3bdf49b76d_oTürkiye’den örnek verecek olursak, 10. Kalkınma Planı kapsamında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından hazırlanan Enerji Verimliliğinin Geliştirilmesi Programı Eylem Planı kapsamında ekonomik olarak gelişmekte olan ülkemiz gelişmiş ülkelere kıyasla enerjinin en yoğun kullanıldığı yerlerden biridir. Enerji yoğunluğunun OECD ve AB-27 ortalamalarının üzerinde olduğu Türkiye için önerilen altı bileşenden bir tanesi ulaşımda enerji verimliliğinin artırılmasıdır. Enerji Verimliliği ilgili kanun ve yönetmeliklerinde ulaşımda toplu taşımanın yaygınlaştırılması, uygun yerlere akıllı bisiklet ağlarının kurulması, trafiğe kapalı yaya yollarının yaygınlaştırılması, yüksek verimli araçların kullanılması, alternatif yakıt teknolojileri ve yenilikçi çözümlerin uygulanması öngörülmüştür. Geliştirilmiş yenilikçi çözümler kentlerin sebep olduğu enerji kullanımını en aza indirecek yöntemler arasındadır.

Şehirlerden başlaması gereken iklim değişikliği ile mücadele, küresel anlamda başarılamadığı takdirde, mevcut endüstri sektörü; su ve enerji başta olmak üzere kaynak kıtlığı ve pahalılığı, ürünlere olan talebin azalması/değişmesi ve küresel ısınmanın yaşanabilir sınırların dışına çıkmasına öte yandan sınırların içinde kalması için de bu sektörlere uygulanacak olan vergi, ceza, kota gibi yaptırımlar ile yüz yüze gelecektir. Bu sorunların üstesinden gelmek için yapılan bilimsel araştırmalar dışında karar vericiler, politika yapıcılar ve özellikle özel sektör yöneticilerinin önemle üzerinde durması gereken çalışmalar paydaş katılımının sağlanması, yasal düzenlemeler ve standartların belirlenmesi ile dünyadaki yenilikçi çözümleri ve piyasa dinamiklerinin uygulanması gerekmektedir. Bu sayede şehirlerimiz daha yaşanabilir hale gelebilecektir.

Ulusal ve uluslararası katılımcılar ile karar verici, uygulayıcı ve araştırmacıların bir arada olacağı enerji ve ulaşım alanındaki politikaları takip etmek, katılımcı süreçlerin nasıl işlediğini öğrenmek, yenilikçi gelişmelerden haberdar olmak, finans kaynaklarını takip etmek için 19-20 Kasım 2015 tarihlerinde EMBARQ Türkiye tarafından üçüncüsü düzenlenecek olan Yaşanabilir Şehirler Sempozumu’nu kaçırmamanızı öneririm.

Websites: http://www.embarqturkiye-livablecities.org/