TheCityFix, Jan Gehl ve Ani Dasgupta’ya sordu: “Tasarım yoluyla nasıl daha güvenli şehirlere kavuşuruz?”*

‘Birleşmiş Milletler Küresel Yol Güvenliği Haftası’ olarak kutlanan 4-10 Mayıs haftasının bu yılki teması dünya çapında trafikte çocukların hayatını kurtarmaya odaklanıyor.

Bu vesileyle TheCityFix, tanınmış mimar ve kent tasarımcı Jan Gehl ve WRI Ross Sürdürülebilir Şehirler Merkezi’nin Küresel Direktörü Ani Dasgupta ile bir araya geldi. Her ikisine de hızla büyüyen kentlerin neden araçları hareket ettirmekten çok insanları hareket ettirmeye öncelik vermeleri gerektiğini ve başta çocuklar olmak üzere hepimiz için güvenli şehirlere nasıl kavuşulacağını sordu.

Bu yıl Yol Güvenliği haftasının en büyük odak noktası çocukların hayatını kurtarmak. Daha güvenli şehirler yaratma noktasında çocuklar neden önemli?

Jan: Kısa bir öyküyle başlamak isterim. Kısa bir süre önce Vietnam’ın Hanoi kentindeydim ve daha geçenlerde Kopenhag’ı ziyaret eden Ms. Lan ile tanıştım. Yolları çocuklarla dolu Kopenhag fotoğrafları görünce Kopenhag’da doğum oranlarında artış olup olmadığını sordu. Ben de durumun tam tersi olduğunu; böyle giderse 200 yıl içerisinde hiç Danimarkalı kalmayacağını anlattım. Ms. Lan buna inanamadı. Keza Kopenhag çocuklar için yeterince güvenli yollara sahip olduğu için kaldırımlarda ana okulu öğrencileri yürüyor, pek çok çocuk bisikletiyle geziyor, biraz daha büyük çocuklar ise aileleri ile birlikte bisiklet yollarında bisiklet sürüyor ve bazı çocuklar da okula yürüyor. Benim 7 yaşındaki torunum kesintisiz devam eden kaldırımlarda yürüyor. Bunlar aslında çocukların hayatı için önemli değişiklikler. Hep söylediğim bir şey vardır: “Bir şehrin kalitesine dair fikir edinmek istiyorsanız, etrafta ne kadar çocuk gördüğünüze dikkat edin.”

Jan Gehl Quote.jpg

Ani: Ben Hindistan’da büyüdüm. İster Chennai, ister Delhi ya da Mumbai olsun hemen hemen tüm Hint şehirleri ürkütücü yerler. Sürekli itilme ya da ezilme riski altındasınız. Bizim motivasyonumuzu sürdürülebilir şehirler oluşturuyor; ancak insanların çocuklarını yetiştiremediği bir şehir  sürdürülebilir olamaz. Hızla gelişen şehirlerde trafik çarpışmaları çocuklar için başlıca ölüm sebepleri arasında yer alıyor.

Hızla büyüyen şehirlerde, belediye başkanlarını ve şehirleri insan dostu politikaların bir öncelik olması gerektiğine nasıl ikna ediyorsunuz?

Jan: Curitiba ve Bogota’da şöyle bir politika geliştirilmişti: yavaş bir otobüste üç saat kaybetmek yerine yoksul insanları daha hareketli kılarak zamandan kazanmalarını sağlarsınız. Kazandıkları bu zaman ve iyileşen erişim hakkı sayesinde hem çalışmaları hem de boş vakitleri için fırsat yaratırsınız. Bu sayede bu kişilerin hem ekonomik koşullarını hem de yaşam koşullarını iyileştirmiş olursunuz.

Aslında ihtiyaç duyulan politika da böyle bir şey. Kopenhag’da yürüme ve bisikleti yaygınlaştırmayı 50 yıldır konuşuyoruz. Bunun sonucunda da şimdi belediye başkanından tutun da tüm kentlilere kadar herkesin algısının bir parçası oldu. Algıyı değiştirebildiğiniz zaman, insanlar belli başlı politikaların arkasında duracaktır.

Ani: Tamamen katılıyorum; ancak sorun şu ki elimizde 50 yıl yok. Bizi köşeye sıkıştıracak dev etkilerden kaçınmak için çok ufak bir penceremiz var sadece. Hindistan’ın Kolkata kentine ziyarete gittiğimide Belediye Başkanı bana bisikletleri yasaklayıp yolları genişlettiklerini söyledi. Halbuki araba sürücüleri nüfusun sadece yüzde 7’sini oluşturuyor. Anlayacağınız eşitlikten son derece uzak bir yaklaşımdı. Peki biz bu dönüşümü nasıl hızlandırabiliriz?

Jan: İnsanlar bilmedikleri ya da görmedikleri bir şeyi talep  edemezler. İyi uygulamalar bizim en etkili ilacımız aslında. Dolayısıyla insanları başka seçeneklerin olduğuna dair bilgilendirmemiz gerekiyor.Curitiba ya da Bogota’da veyahut da başka bir yerde gördükleri örnekten ilham almaları gerekiyor.

Ayrıca, insanlar işin finansal boyutunu da fark edince aslında şunu da farketmiş oluyorlar: Bir kişi her 1 km bisiklete bindiğinde, toplum 42 cent kazanıyor. Bir kişi her 1 km araba sürdüğünde ise, toplum 20 cent kaybediyor. Bunların hepsini bir araya getirdiğinizde de bisiklete binmek hem çok daha ucuz bir yöntem oluyor, hem de toplumun ilerleyen yaşlarda sağlık giderlerinden tasarruf etmesini sağlıyor.

Ani: Sorun biraz da kapasiteden kaynaklanıyor. Hızla gelişen pek çok kent gezdim ve belediye başkanları ile görüştüm. Pek çoğunun gelen talebi karşılamak için yeni bir metro hattı ya da hızlı bir toplu taşıma hattı kuracak kapasitesi yok.

Jan:  Politik sistem ve yolsuzluğun önüne geçmede ciddi sorunların olduğunu biliyorum. Ama Çin’de bile -kısa süre önce Şangay’da çalışıyorduk- gördük ki eskiden takip ettikleri araba odaklı politikaların gelecekte bir yeri olmadığını artık fark etmeye başlamışlar.

Kopenhag gibi Avrupa kentlerinden başarılı örnekleri çeşitli sorunlarla karşılaşan hızla büyüyen şehirlere nasıl uygulayabiliriz?

Ani: Brezilya, Çin, Hindistan, Meksika ve Türkiye gibi ülkelerde çalışıyoruz. Çalışmalarımızı yürüttüğümüz kentlerde orta sınıf ailelerinin ebeveynleri arabasız büyüdüler, ki buna benim kendi ailem de dahil.  Arabalar, sosyal bir statü göstergesi. Kentleri araba kullanımını azaltmanın faydalarına ikna etmeye çalışırken bir yandan bu kentlerin gerçeğinin farkında olmalıyız.

Jan: Kesinlikle doğru ancak bu kentleri bir ilham kaynağı olarak kullanarak zekice hazırlanan politakalarla nasıl değişiklik yaratılabileceğini göstermeliyiz. Güney Amerika ülkelerindeki belediye başkanları buna iyi birer örnek. Yaptığım bu çalışmalarda insanoğlunu evrensel bir öğe olarak kullanıyorum. Yani bu demek oluyor ki hepimiz aynı şekilde yaratıldık; dolayısıyla aynı duyulara sahibiz. Bu durumda çözümler de evrensel olabilir. Kopenhag’da iyi sonuç veren, pekala Hindistan’da da iyi sonuç verebilir.

 

*Aslı www.thecityfix.com’da yayınlanan yazının Türkçe’ye çevirisidir.