Geleneksel Mahalle Anlayışımız Dirençli Kentlerin Anahtarı

Salgın, başladığından beri gerek bireysel gerekse toplumsal yaşantımızda pek çok şeyi beklemediğimiz ölçüde değiştirdi. Kent hayatının olmazsa olmazı olan ‘bir araya gelme’ eyleminden kaçınır olduk bir kere. Bu durum tüm yaşamımıza, çalışmamıza, ulaşımımıza, eğitimimize ve sosyalleşmemize yansıdı.

Pandemi sonrası şehircilik adına dünyada atılan adımlar neler?

Uluslararası mimarlık ve tasarım firması WATG’nin geliştirdiği ‘Yeşil Blok’ yaklaşımı, New York sokakları için yeşil, arabasız, açık hava odaklı bir sokak tasarımı öngörüyor. Çin’de 20. yüzyılın “bahçe şehri” yaklaşımına atıfla, metropollerden sürdürülebilir tarım arazileri ve yeşil kuşaklarla ayrılmış, sağlık bilincine sahip mini uydu yerleşimler oluşturulması planlanıyor. Paris’in ’15 dakikalık şehir yaklaşımı’ kent sakinlerinin ihtiyaç duyduğu hizmetleri en kısa mesafede alabilmesine dayanıyor. Ayrıca ulaşımda ise bisiklet kullanılması amaçlanıyor.

Özellikle İstanbul gibi metropolleri düşündüğümüzde Türkiye için en ideal şehir planlama yaklaşımı nedir?

Büyük kentler ulaşım, ekonomi ve nüfusun yığılma noktaları. Bu yığılma dengeli dağılmadığında ulaşım, konut, çalışma gibi alanlarda sorun çıkabilir. Türkiye’de 30 büyükşehir belediyesi var. İstanbul nüfusu büyükşehir olma kriteri olan 750 binlik alt sınırın yaklaşık 22 katı. İstanbul’un nüfus yoğunluğunu planlamadan önce, Türkiye kentleri arasındaki dengesiz nüfus dağılımını planlamak gerek. Bunun için de sanayinin farklı dallarıyla, eğitimle, sağlıkla, turizmle ön plana çıkan, farklı coğrafi bölgelerden yeni çekim merkezi kentler oluşturmak gerekiyor. Farklı kentler çalışma ve yaşama anlamında cazip hale getirilmediği sürece nüfus yoğunluğunu, İstanbul sınırları içinde geliştirecek bir planlama ya da projeyle çözmek oldukça güç.

Şehircilik uzun soluklu düşünmeyi gerektirir. Gelecek için bugünden ne yapabiliriz?

Kent ve çevresindeki bölge bir bütün. Kentlerin doğal kaynakları ve gıdayı sadece ‘tüketen’ taraf olmaması, yeşille ve tarımla bütünleşmiş ‘üreten’ tarafa geçmesi sağlanmalı.

Eskiden olduğu gibi çocukların mahalle mektebine gittiği, alışverişin karşı bakkaldan yapıldığı düzen en ideali diyebilir miyiz?

Parklarla, pazar alanlarıyla, yeşil alanlarla, bostanlarıyla yerel üretim ve tüketimin mümkün olduğu; paylaşmanın, selamlaşmanın hala değer olduğu mahallelerimizi geliştirmemiz bugünün ve geleceğin krizlerinin üstesinden gelmemiz ve güncel tanımla daha dirençli kentler yaratmamız için çok önemli bir seçenek.

Şehirlerde ulaşımı nasıl sağlayacağız?

Kentler artık taşıt odaklı planlama anlayışından vazgeçmeli. Pek çok firma salgın sonrasında ofis bağımsız çalışma modellerine geçiş planlıyor. Özel araç kullanımı yerine, hijyenik, kalabalık olmayan ve sefer sıklığı arttırılmış toplu taşıma imkanları çoğalmalı. Bisiklet, scooter ve yürüme yaygınlaşmalı. Bunun için de kentsel kullanım alanlarının uzak mesafelere yayılmadan tasarlanması gerek. Artık milyonları her gün aynı saatleri evden çıkaracak sistemleri terk etmek gerekiyor.

Türkiye’de hayata geçirilen projeler neler?

Kent içi bisikletli ulaşımın planlanması salgın döneminde ivme kazandı.Örneğin bisiklet ve yaya eylem planı hazırlayan İzmir, kentin çeşitli alanlarında bisiklet yolları inşa ediyor. Ankara’da ‘çevre dostu ulaşım dönemi’ başladı. İstanbul da bisiklet yollarını hızla arttırma çabası içinde. Anadolu’nun pek çok kentinde bisiklet kullanımı bir kültür olarak var ve ne mutlu ki yerel yönetimler de bu kültüre ve halkın talebine uygun projeler geliştirmeye başladı.

10 Ocak 2021 tarihinde Hürriyet Pazar’da yayımlanan bu röportajın orijinaline buradan ulaşabilirsiniz.