Kentleşme açısından bakılınca, günümüzün en önemli sorunlarının artan nüfus ve azalan enerji kaynaklarından meydana geldiğini görüyoruz . Bu sorunların önüne geçebilmek içinse, son yıllarda planlama gündeminin gözdesi haline gelen akıllı gelişme stratejilerinin yerleşmeler özelinde planlama ve tasarım sürecine entegre edilmesi gerekir. 1990’lı yılların başında ‘Yeni Kentleşme Hareketi’ (New Urbanism) ile başlayarak ‘Sürdürülebilir Kentler’ (Sustainable Cities), ‘Ekolojik Kentler’ (Ecological Cities, Green Cities), ‘Akıllı Büyüme’ (Smart Growth), ‘Yavaş Kentler’ (Slow Cities), ‘Düşük Karbon Kentler’ (Low Carbon Cities), ‘Yaşanabilir Kentler’ (Liveable Cities), ‘Dijital Kentler’ (Digital Cities) ve ‘Akıllı Kent Girişimleri’ (Smart Cities Initiatives) vb. adları altında gelişen planlama ve tasarım yaklaşımları benzer kaygılarla çeşitlenen çözümler sunuyor.
Yaşanan ekolojik ve kentsel sorunlar karşısında ekolojik mimarinin gelişmesi de aynı döneme rastlıyor. Doğayla uyumlu yapılar günümüzde sürdürülebilir, ekolojik, yeşil, çevre dostu gibi pek çok isim altında karşımıza çıkıyor. Bu yapıları arazi seçiminden başlayarak yaşam döngüsü çerçevesinde değerlendirilen, bütüncül bir anlayışla, sosyal ve çevresel sorumluluk ile tasarlanan, iklim verilerine ve o yere özgü koşullara uygun, ihtiyacı kadar tüketen, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmiş, doğal ve atık üretmeyen malzemelerin kullanıldığı katılımı teşvik eden, ekosistemlere duyarlı yapılar olarak tarif edebiliriz.
20-21 Şubat tarihlerinde Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği (ÇEDBİK) tarafından yeşil dönüşüme liderlik etmek amacıyla “3. Yeşil Binalar Zirvesi” düzenlendi. “Sürdürülebilirlik-sınırları aşmak” temasıyla düzenlenen etkinliğin hedefi yukarıda bahsedilen ekolojik ve kentsel sorunlara bir çözüm önerisi yaratmak. Enerji verimliliğine odaklanan zirvede üzerinde durulan konular ise hızla yükselen nüfus artış oranı, kısıtlı enerji kaynakları, ekonomik alanda yaşanan rekabetin kaynakların verimli kullanılmasını gerektirmesi ve küresel ısınmaya yönelik etkin çözümlerin geliştirilmesi gerektiği. Türkiye’nin enerji konusunda %78 oranla dışa bağımlı olduğunun ve bu kaynakların çoğunluğunu da fosil kaynakların oluşturduğunun altını çizerek, yeşil bina sistemlerine geçmenin önemi üzerinde duruldu. Zirvenin ikinci gününde ele alınan başlıklardan olan “Sürdürülebilir Bina Değerlendirme Sistemleri” kapsamında ise, küresel bina değerlendirme sertifikaları yanında yerel bir sertifika sisteminin geliştirilip geliştirilemeyeceği de ele alındı.
Yapıların çevresel etkilerinin objektif ve somut olarak ortaya konmasında yeşil bina değerlendirme sistemleri ve sertifika programlarının önemli rolü vardır. Bu amaçla geliştirilen sertifika programları yapı sektörünün çevre üzerindeki yıkıcı etkilerini önlemede önemli adımlar atılmasını sağladı. İngiltere’de, 1990 yılında Yapı Araştırma Kurumu (BRE) tarafından ortaya konan Yapı Araştırma Kurumu Çevresel Değerlendirme Metodu (BREEAM) bu programların ilki. Bu metodu LEED (ABD), SBTool (Uluslar arası), EcoProfile (Norveç), PromisE (Finlandiya), Green Mark for Buildings (Singapur), HK-BEAM ve CEPAS (Hong Kong), Green Star (Avustralya), SBAT (Güney Africa), CASBEE (Japonya) ve Environmental Status (İşveç) gibi çok sayıda metot izledi.
LEED ve BREEAM yeşil binaların yapılmasında ve tanınmasında dünyada en çok tanınan, kullanılan ve en detaylı “yeşil” bina sertifika sistemleridir. Her iki sistem de yeşil binaların tanımlanması için bir dizi kriterler listesi oluşturuyor. Bu bağlamda bu sistemler büyük ölçüde hem yeşil binaların algılanmasında farkındalığın yaratılması hem de çoklukla kullanılarak sürdürülebilirliğin temel kriterini sağlayan binaların tanınmasına neden oluyor.
LEED VE BREEAM SERTİFİKA SİSTEMLERİNİN TÜRKİYE’DE UYGULANABİLİRLİĞİ
LEED ve BREEAM sertifika sistemleri, temelde aynı düşünceyle ortaya çıkmalarına rağmen farklı ülkelerde geliştirildikleri için değerlendirmelerde farklı ölçütler kullanılıyor. BREEAM sertifika sisteminin bol yağış alan ve yeşil alanı diğer bölgelere göre daha fazla yer kapladığı İngiltere’de ortaya çıkmasından dolayı yeşil alan ve su tasarruflu peyzaj kullanımına dikkat çekmediği, Amerika’da yayımlanan LEED sertifika sisteminde ise NOx ve CO2 salımlarının azaltılmasına yönelik bir çalışma olmadığı görülüyor.
Ülkemiz genelinde yurtdışı sertifikaların pahalı olmasından ve süreç içerisinde yoğun bir bürokrasi söz konusu olduğundan uluslararası sertifikalara uygun bina yapımı daha zordur. Yerel değerlerin dikkatten kaçtığı düşünüldüğü için de Türkiye’ye özel sertifika sistemlerinin ve standartların oluşturulması önem kazandı. Bu amaçla farklı bakanlıklar, kurum ve kuruluşlar, enerji, iklim değişimi, yeşil bina sertifikası gibi konularda çalışmalar yürütüyor.
Türkiye’de enerjinin etkin kullanılması, israfının önlenmesi, enerji maliyetlerinin azaltılması, çevrenin korunması ve enerji kaynaklarının ve enerjinin kullanımında verimliliğin artırılması için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından 2 Mayıs 2007 tarihinde Enerji Verimliliği Yasası ve sonrasında Bayındırlık Bakanlığı’nın 5 Aralık 2008 tarihli Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği yayımlandı [1].
Bunun dışında sürdürülebilir turizm kapsamında, çevrenin korunması, çevre bilincinin geliştirilmesi, turistik tesislerin çevreye olan olumlu katkılarının teşvik edilmesi ve özendirilmesi amacıyla, çevreye duyarlı konaklama tesislerinin sınıflandırılmasına ve belgelendirilmesine ilişkin usul ve esasları içeren “Çevreye Duyarlı Konaklama Tesisi Belgesi” düzenlendi. Belge ile Kültür ve Turizm Bakanlığından “Turizm İşletmesi Belgesi” sahibi tesislerin, “Çevreye Duyarlı Konaklama Tesisi Belgesi” ne başvurarak sürdürülebilir ve enerji tasarrufu sağlayan turizm işletmeciliğine geçmeleri bekleniyor [2].
Türk Standartları Enstitüsü de Türkiye’de yeşil binalara yönelik standartlar belirlemeye çalışan bir diğer kurum. Yeşil Bina Sertifikası hazırlayan kurum, bu sertifika ile daha ekonomik bir belge sahibi olunabileceğini belirtiyor.
Alanında ulusal ve uluslararası gelişmeleri takip eden bir diğer kurum da Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği (ÇEDBİK). Bina Kodu ve Sertifikasyon Komitesi, ülkemizde önemli bir boşluğu doldurmak amacıyla, alanında uzman isimlerin katılımıyla ulusal koşullara uygun bir değerlendirme sistemi oluşturmak için çalışıyor.
Bu konuda çalışma yürüten bir diğer kurum da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı. Bakanlık ulusal yeşil bina sertifikası üzerinde çalışmalarını sürdürüyor. Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınmasına destek vermeyi amaçlayan, 100’ün üzerinde akademisyen, enstitü temsilcisi, şirket ve STK’nın katılımıyla şekillenen ve pilot proje çalışmaları devam eden Yeşil Bina Sertifika Sistemine dair detaylar da Yeşil Binalar Zirvesi’nde açıklandı. Bunun yanında Bakanlık, 2011-2023 dönemini kapsayacak İklim Değişikliği Eylem Planı’nda da inşaat sektöründe yaşanan talep artışı nedeniyle özellikle enerji verimliliği konusunun ivedilikle dikkate alınması gerektiği belirtiliyor. Türkiye açısından gündemde kentsel dönüşüm gibi bir konunun olması da bir fırsat olarak değerlendiriliyor.
Türkiye’nin kendi yeşil bina değerlendirme sistemini çıkarması yönünde çalışmalar başladı, ancak oluşturulacak sistemin geçerliliğini koruyabilmesi için devamlı olarak yenilenmesi ve tanıtılması gerekiyor. Sertifika oluşturma hususunda, LEED ve BREEAM güvenilir bir yol haritası sunuyor. Ancak, bu sertifikaların mevcut durumlarıyla, Türkiye’nin yapı sektörüne etkileri minimum olacaktır. Türkiye’de, uluslararası standartlara uygun, yerel değerleri gözeten ve kabul görecek bir sertifika sisteminin oluşturulması bu açıdan son derece önemli.
[1] Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği (2008) Sayı:27075, Resmi Gazete.
Enerji Verimliliği Yasası (2007) Sayı:5627, Resmi Gazete.
[2] Çevreye Duyarlı Konaklama Tesisi Belgesi Tebliği (2008) Sayı: 27005, Resmi Gazete.